- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 11 Şubat 2016, Perşembe 15:01
- 1116 kez okundu
Gezi olaylarının başladığı Mayıs 2013 itibarıyla, Türkiye Dünya Bankasına olan borcunun son taksidini ödemiş; son on yıldır uygulanan ekonomik politikalar sayesinde de faizler dört buçuklara (reel anlamda da sıfırlara) düşmüş; artık parasını faizde değil, üretimde değerlendirenin kazanacağı bir döneme girilmişti.
Avrupa ve Dünyanın krizle boğuştuğu bu dönemde, faizlerin düşmesi sonucu ülkemiz daha fazla üretip satmaya başlamış, ticaret canlanmıştı. Hükümet 2023 hedeflerine ulaşmak için Kanal İstanbul, Üçüncü Köprü, Üçüncü Havaalanı, Nükleer Santraller gibi büyük projelerin ihalelerini peyderpey yapmaya başlamıştı.
Anlaşılan, Türkiye, Almanya’sından, Amerika’sına birçok ülkenin çıkarlarına ters düşecek yatırımlara girişmişti. Özellikle İstanbul’a yapılacak üçüncü havaalanı, Almanya’nın büyük ekonomik kaybı demekti. Nükleer Santrallerin devreye girmesiyle, Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlılığı azalacak, bu da ülkemizin cari açığını düşürecekti. Cari açığın düşmesi, Türkiye’nin uluslararası piyasalardan daha az maliyetle borç alması demekti.
Bu da ülkemize borç veren faiz lobisinin, hiçte hoşuna gidecek bir durum değildi. Faiz Lobisi kazanmaya alışmıştı bir kere, kim bu kazancın önünü kesecek olursa onunla savaşmaktan asla geri durmayacaktı. Gezi Olaylarından, 17 ve 25 Aralık Operasyonlarına kadar yaşananların hepsinin arkasında bu lobinin faaliyetleri görülmektedir.
Son yaşadıklarımız bir algı operasyonuydu, topluma, Ak Parti iktidarı ve Başbakan Tayyip Erdoğan düşecek havası verilmeye çalışılarak, siyasi ve ekonomik bir kaos yaratılmaya çalışıldı. Ne kadar Başbakan ve millet dik durarak bu saldırıyı savuşturmaya çalışsa da, milletin zihni bir kere bulandırılmıştı.
Bunun akabinde toplumda acaba Ak Parti iktidarı yıkılıyor mu algısı oluşmaya başlamıştı. Siyasi bir krizin arkasından, ekonomik krizin geleceği de aşikârdı. Her şey normal giderken, birden kriz geliyor algısının topluma verilmesi sonucu piyasalar bir anda alt üst olmuş, dolar ve Euro’nun önü tutulamaz hale gelmişti.
Tam da faiz lobisin istediği ortam oluşmuş, Merkez Bankasının faiz yükseltmekten başka şansı kalmamıştı. Merkez Bankası dövizin ateşini düşürmek için 4,5’larda olan faizi, şok bir kararla 12’lere zıplatmıştı.
Buraya kadar anlattıklarımız ülkemizde yaşanan son bir yılın kısa bir özetiydi. Asıl anlatmak istediğimiz o günün şartlarından sen şok bir faiz kararıyla belki dövizin ateşini düşürdün ama bu gün şartlar değişmiş, ortam normalleşmiş, sen hala olağanüstü koşulların faizini niye ödemeye devam edersin ey Merkez Bankası!
30 Mart seçimleri, siyasi istikrarın devam edeceğini, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Ak Partinin adayının ilk turda seçilebileceğini göstermişken, bu kadar faiz ödemek niye? Avrupa Merkez Bankası eksi faize geçmişken sen hala niye rantiyeye 9,5’larda faiz verirsin?
Yok, efendim faiz yükseltilirken sert, indirirken yumuşak inmeli masalı iktisadın bize yutturduğu bir hap olsa gerek! Neymiş efendim sert inerse dengeler bozulurmuş, döviz yükselirmiş, para dışarı kaçarmış. Kaçarsa kaçsın, ne zaman sıcak paradan hayır gördük ki, şimdi görelim. Yahu Avrupa Merkez Bankası eksi faiz verirken döviz niye yükselsin ki; yükselmez kardeşim yükselmez korkmayın!
Sayın Erdem Başçı Bey Tabii siz Anglo-Sakson mantığıyla yetiştiniz, size öyle öğretiler. Sayın Başbakan Merkez Bankası Başkanına,“Sen dalga mı geçiyorsun? Yükseltirken beş puan birden yükseltiyorsun, şimdi yarım puan indiriyorsun?”,dedi. Sayın Başbakan bu tezinde son derece haklı, siyaset rahatlamış, negatif algı kalkmış, döviz rezervlerinde bir sıkıntı yokken bu kadar faiz ödemek niye?
Tasarruflarımız yeterli olmadığı için borçlanmak zorundayız diyebilirsiniz. Evet, doğru söylüyorsunuz ama bu kadar yüksek faizi öderken, üretemeyen bir ekonomide tasarruf nasıl olacak bunu hiç düşündünüz mü? Kısacası tasarruflarımız maalesef faiz ödemelerine gittiğinden dolayı, yatırım ve üretime para kalmamaktadır. Üretim ve yatırım için tekrar borçlan, yine faiz ödemeye devam et. Ülke olarak bu sarmaldan hiç çıkma, faiz lobisine çalışmaya devam oh ne güzel dünya! Bunu görmemek saflık olsa gerek.
Millet, ülkenin ekonomisi batarsa hesabını Merkez Bankası Başkanından sormaz, iktidardan sorar. Son dört-beş aydır piyasalarda yaprak kımıldamıyor. Esnaf kan ağlıyor, gezi olaylarından bu yana esnaf siftah yapmadan kepenk kapatmaktadır. Faizlerin son dört, beş aydır 10-12 bandı arasında seyretmesi, piyasaları adeta kilitlemiştir. Keşke dövizi düşüreceğiz diye bu kadar faizler yükseltilmeseydi. Döviz serbest piyasada dalgalansaydı, 30 Marttan sonra zaten bu günkü rakamlara düşerdi. Belki ekonomideki tahribat bu kadar fazla olmazdı.
Şu an hem ekonomide, hem de ekonomiye yön veren Kurumlarda reform yapmanın tam zamanı. Özellikle Merkez Bankasının özerkliğine mutlaka göz atmalıyız. Artık ilaç vererek ekonomiyi düzlüğe çıkaramayız. Üretim ve yatırımın önündeki engelleri kaldırmak için gerekli kanun ve kararnameleri bir an önce Meclisten geçirmeliyiz. Öncelikle şu borçlanarak (yani hormonlu) büyümeden bir an önce vazgeçip, sağlıklı büyümenin yollarını aramalıyız.
Geciken vergi reformunu bir an önce yapıp, tüketimden değil, üretimden vergi almaya başlamalıyız. Bu gün maalesef dolaylı vergilerin oranı yüzde seksenleri geçmiş durumdadır. Kayıt dışının yüksekliği ve üretimden alınan vergilerin oranlarının yüksek olması, maalesef vergi toplamanın önündeki en büyük engeldir. Oranları makul seviyelere çekerek, ödenebilir hale getirmek ülkenin selameti açısından elzemdir.
Yukarıda saymaya çalıştığımız çözüm önerilerini devreye sokmakta geç kalırsak eğer; korkarım ki, daha biz yıllarca yüksek faiz ödemeye devam ederiz. Şayet ekonomik reformları yapmakta biraz daha geç kalırsak; bu faiz lobisi bu ülkeye rahat vermeyecektir.
Siyasi istikrarın, ekonomik istikrardan geçtiğini göz ardı etmeden, ekonomideki doğruları yapmak zorundayız. Borç alan emir alır mantığını unutmadan büyümeyi borçla değil, tasarruflarla yapmanın yollarını aramalıyız. Borç demek, faiz demektir. Kısacası biz büyümemizi borçla finans ettiğimiz sürece, faiz lobisi bizim kanımızı emmekten hiç vazgeçmeyecektir. Kalın Sağlıcakla!
NİZAMETTİN ŞEREFLİER
07.06.2014 / Aktarım anında Bu Yazı 2604 kez okundu
MAKALEYE YORUM YAZIN

-
30.07.2016 15 Temmuzun Ardından
-
21.03.2016 YANILIYORSUNUZ
-
13.02.2016 İNSANLIĞIN BİTTİĞİ YERDEYİZ
-
11.02.2016 İSTİKRARI SEÇTİK
-
11.02.2016 BU ÖLÜMLER NİYE
-
11.02.2016 TÜRKİYE’NİN SEÇİMİ
-
11.02.2016 HESAP VEREMEZSİNİZ!
-
11.02.2016 CHP KURULTAYLARI
-
11.02.2016 ÇOK YAŞA MUTLAK BARIŞ
-
11.02.2016 GAZZE AĞLIYOR
-
11.02.2016 MADEN ŞEHİTLERİMİZ
-
11.02.2016 TAYYİP ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI OLAMAZ
-
11.02.2016 KİM KAZANDI, KİM KAYBETTİ?
-
11.02.2016 BÜYÜK ANKARA MİTİNGİNİN ARDINDAN
-
11.02.2016 KEÇİÖREN’DE KİM KAZANACAK
-
11.02.2016 VESAYETLER DEMOKRASİSİ
-
11.02.2016 DERSHANELER OKULLARA DÖNÜŞÜRKEN
-
11.02.2016 28 ŞUBAT PARANOYASI
-
11.02.2016 ERGENEKON DAVASI VE KAYBOLAN İMTİYAZLAR
-
11.02.2016 GEZİ’DEN MISIR’A
-
11.02.2016 AMAÇ ÜÇ AĞAÇ MIYDI?
-
11.02.2016 RESMİ DOĞRU OKUMAK
-
11.02.2016 GEZİ PARKI AVM’ Mİ OLUYOR?
-
11.02.2016 REYHANLI TUZAĞI!
-
11.02.2016 VATANDAŞIN HALİNİ HİÇ SORAN VAR MI ACABA?
-
11.02.2016 BUNLARIN HEPSİ YALANMIŞ!
-
11.02.2016 KİM ÇÖZECEK O ZAMAN?
-
11.02.2016 İSRAİL DİZ Mİ ÇÖKTÜ?
-
11.02.2016 ZENGİN DAHA ZENGİN, FAKİR DAHA FAKİR!
-
11.02.2016 ADA’NIN YOLLARI TAŞLI
-
11.02.2016 NE PAHASINA OLURSA OLSUN?
-
11.02.2016 ÜÇ MÜ BEŞ Mİ?
-
11.02.2016 OSLO SÜRECİ VE PKK
-
11.02.2016 2012 DÜNYA VE BİZİM İÇİN BİR MİLAT MIYDI?
-
11.02.2016 KOLAY OLANI SEÇMEK
-
11.02.2016 ŞEYTANIN AVUKATLARI KAYBEDERKEN
-
11.02.2016 DOKUNULMAZLIK ZIRHI
-
11.02.2016 5 BİN HAS PARTİLİ AK PARTİYE KATILDI
-
11.02.2016 24 KASIMLARDA HATIRLANAN ÖĞRETMENLERİMİZ
-
11.02.2016 AK PARTİ VE İDAM TARTIŞMALARI
-
11.02.2016 BDP VE AÇLIK GREVLERİ
-
11.02.2016 CHP NEREYE KOŞUYOR?
-
11.02.2016 DIŞ POLİTİKAMIZ
-
11.02.2016 NUMAN BEY VE EKONOMİ
-
11.02.2016 SURİYE BATAKLIĞI
-
11.02.2016 AK PARTİ KONGRESİNİN ARDINDAN
-
11.02.2016 NUMAN BEY AK PARTİYE NE KATACAK?
-
11.02.2016 SİYASİ GÜNDEMİMİZ
-
11.02.2016 SORUYORUM?
-
11.02.2016 TERÖRLE YAŞAMAK
-
11.02.2016 ÇEMBER DARALIRKEN
-
11.02.2016 İKİ PARTİ BİRLEŞİRKEN
-
11.02.2016 28 ŞUBAT NİÇİN YAPILDI?
-
11.02.2016 12 EYLÜLLE HESAPLAŞMAK
-
11.02.2016 YENİ EĞİTİM SİSTEMİMİZ
-
11.02.2016 NEVRUZ
-
10.02.2016 4+4+4
-
10.02.2016 ÇARPIK KENTLEŞME
-
10.02.2016 28 ŞUBAT
-
10.02.2016 EKONOMİNİN MOTOR GÜCÜ
-
10.02.2016 MİT VE YARGI
-
10.02.2016 YENİ ANAYASA BAŞKA BİR BAHARA MI?
-
10.02.2016 MERHABA !
-
10.02.2016 AH FRANSA AH