- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 08 Şubat 2016, Pazartesi 18:44
- 567 kez okundu
Bir KEÇİ Hikayesi…
Fatma Madi Babuşçu
Efendim zamanın birinde bir şehirde birbirlerini çok seven bir çiftimiz yaşarmış.
Bu çiftimiz bir gün tiyatroya gitmeye karar vermişler. Bakmışlar nerde hangi oyun var ve başrolünü bir Keçi’nin oynadığı oyunu seçip, izlemek için tiyatronun yolunu tutmuşlar.
Gitmiş, oyunu izlemiş, çok beğenmiş, özellikle de sahnedeki Keçi’ye hayran kalmışlar.
Oyunun sonunda tiyatro sahibine gidip;
“Keçiyi satın almak” istediklerini söylemişler.
Ederi neyse vereceklerini, bu akşam evlerine Keçi’siz gitmek istemediklerini anlatmışlar büyük bir heyecan ve hevesle..
“Tamam” demiş, tiyatronun sahibi.
“Keçi’yi size veririm. Ama sabah kahvaltısını hazır edeceksiniz. Günlük gazeteleri hiç eksiksiz masasında olacak ve teker teker okunacak.
Öğle yemeğinde şu … Akşam yemeğinde bu … Ve ışıklar kapanıp da yatağına girmeden önce, tüm ev halkı onu ayakta alkışlayacaksınız.”
“Diğerleri tamam da ayakta alkış neden?” diye, sormuş çiftimiz.
“Çünkü” demiş, tiyatronun sahibi;
“Keçi’miz bir tiyatro sanatçısıdır. Ve her tiyatro sanatçısı gibi o da oyunun sonunda, perde kapandığında ayakta alkışlanmak ister de ondan.”
Şimdi bunu neden mi anlattım ?
Eskiden gerçek Keçi’ler seçilmiş, özel kişiliklerdi.
Şimdi her birimiz birer keçi olduk. Ya da öyle olduğumuzu hissetmek istiyoruz.
İstiyoruz ki yazdığımız, çizdiğimiz her sözcük, yaptığımız her şey ayakta alkışlansın.
Kralla, kralçılar kol kola gezer oldu.
Çıplaklığımızı kimse görmesin.
Görse de sussun, söylemesin. Tahtımıza zeval gelmesin istiyoruz.
Ortak çıkarlarımız için de olsa, doğruyu söyleyebilecek insanların varlığını dahi kabul etmiyoruz. Edemiyoruz.
En doğru biziz. Daha doğrusu henüz dünyaya gelmemiştir.
Gelmişse de sussun bi zahmet.
Bu doğrultudan özellikle de koltuk sahiplerinin neden eleştiri kabul etmediklerini –edemediklerini- anlayabiliyorum.
Haklı olduklarını değil, bunu yapma sebeplerini anlayabildiğimi söylüyorum.
Soru -1
Eleştirdiğimiz kişiler bizi ne kadar anlayabiliyor?
Soru-2
Eleştirirken biz kendimizi, ne kadar anlayabiliyoruz?
Her iki sorunun da tek cevabı var. “HİÇ.”
Ne biz derdimizi anlatabiliyoruz ne de karşımızdaki bizi anlayabiliyor.
Oysa her iki taraf da ortak çıkarlar için mücadele etmiyor mu ?
Sevdiğimiz, ‘beğenerek takip’ ettiğimiz insanların hata yapmalarına, başarısız olmalarına tahammül edemiyoruz.
Taraftarı olduğumuz takım hep kazanmalı mesela..
En az Barcelona gibi top oynamalı..
Mesela NBA’de şampiyonluğa oynar gibi güçlü ve istikrarlı olmalı..
Neslihan hep 5 – 6 yıl öncesi kadar etkili smaçlar vurabilmeli. Ondan sonrakiler hem en az onun kadar iyi olmalı, hem de Neslihan onlara asla geçilmemeli mesela..
Çok yaman çelişkiler içinde kendimce çıkar yollar bulmaya çalışıyorum.
Spor bu kadar hayatımızın içindeyse, sevdiği sporu yapabilmeli insan.
Yapamıyorsa da izleyebilmeli.
Tek kare futbol görüntüsünün olmadığı ama saatlerce futbolun konuşulduğu programlara sponsor olanların, diğer spor branşlarına da yatırım yapmaları, en azından reklam payının P’sini bu içi boş programlardan çekip, basketbol, voleybol, yüzme, güreş v.b. daha pek çok takım ve bireysel sporlara vermeleri sağlanmalı.
Futbolun pazarlama anlayışıyla voleybolunki bir olmamalı.
Eldeki ürün önce halka götürülmeli. Ve halkın, vazgeçilmezleri arasında yer alması sağlanmalı. Ondan sonra üstüne biraz daha kâr payı koyarak satılabilir.
Basit bir pazarlamacılık tekniği olan, halkın tabiriyle “maksat ayak alışsın”ını uygulamak kâfidir aslında.
Bizdeyse durum tam tersine.
En tepede bulunan federasyonlar maçları şifreli kanallara verir, kulüpler de aşağı kalmamak için teveccüh gösterip, antrenmanlardan iki kare fotoğraf paylaşır sosyal alemde, sonra da “Ama boş salonlara oynuyoruz” diye ağlanıp sızlanır. Gelecek sezonlar için tekrar şifreli kanallarla anlaşmalar yapılır.
İnsan göremediği, sosyal alemde birbirinden fellik fellik maç linki istediği, ulaşamadığı sporu neden takip etsin ?
Federasyonların, kulüplerin, oyuncu menajerlerinin hatta oyuncuların oturup, bu konuya kafa yormalarının zamanı geldi de geçiyor.
Milyon dolarlık oyuncularla boş salonlara neden oynadıklarına belki bir çözüm bulurlar.
Çağımız iletişim ve reklam çağı.
Doğru kullanıldığında en tepeye, en hızlı, en kestirme yoldan gitmek mümkünken, aksi yapılmaya devam edildiği sürece, Dünya Şampiyonu olunsa bile, turnuva dönüşleri havaalanında sporcu aileleri ve ‘bir grup taraftar’dan başka karşılayanlar olamıyor maalesef.
Ürün sahipleri, ellerindeki üründen kâr etmek istiyorsa, talebe uygun satış yapmak zorundadır.
Biz Keçi potansiyeli bol olan bir ülkeyiz. Keçi’lerimizi fil dişinden kulelere kapatmayalım ki;
onları ayakta alkışlayacak nesiller yetişebilsin.
MAKALEYE YORUM YAZIN

-
07.04.2018 Sabah Voleybolu
-
01.04.2018 Voleybol Aşk'tır
-
25.03.2018 Milli Görevdir
-
18.03.2018 ELEŞTİRİYOR MUYUZ?
-
18.02.2018 Sultanlar Ligi'nin En'leri
-
28.01.2018 Voleybol Sever Sözü
-
23.12.2017 Her şey voleybol için ...
-
25.11.2017 Şiddete Şiddetle Karşıyız !?
-
23.09.2017 Voleybolun yabancı sınırı ve Neslihan!
-
08.09.2017 VOLEYBOL MERHABA!
-
02.07.2017 Beyefendi Beşiktaş Voleybolu Feda mı Ediyor ?
-
18.04.2017 İnessa Korkmaz, 11'e Karşı BİR!
-
07.04.2017 Tur’dan Sonra, Tur’dan Önce!
-
03.04.2017 Gözden Kaçamayanlar – 6
-
28.03.2017 Neden Soru Sormuyoruz?
-
17.03.2017 Birikmiş Yazılar - 1
-
24.02.2017 'Onlar Yazar'sa Ben de Yazar'ım'
-
08.02.2017 Kimse Eczacıbașı'nı eleştirmesin demiyorum!
-
04.02.2017 Kadın İnsanlar!
-
18.01.2017 Eczacıbașı Vitra'yı eleştireyim!
-
25.12.2016 Ben de Karpol'e Soru-yorum
-
20.12.2016 Voleybolun Don Kişot'u
-
16.12.2016 Yalnız Değilsiniz!?
-
08.12.2016 EczacıbaşıVitra'nın popüler oyuncusu Ceylan Arısan!
-
05.12.2016 Üç Karmaşık Bir Doğru Eder Mi?
-
21.11.2016 Gözde Yılmaz...
-
18.11.2016 Ünlü Oldummmm
-
10.11.2016 Bir Paranoyanın Günlüğünden - 4
-
08.11.2016 Paranoyanın Günlüğünden – 3
-
17.10.2016 Birlikte Gittiler Ne Demek?!
-
14.10.2016 BU AY KANSER AYI!
-
10.09.2016 Eczacıbaşı Vitra'da, Göremediklerimiz…
-
05.09.2016 Futbolun Faturası
-
25.08.2016 GÖZDEN KAÇAMAYANLAR-5
-
10.08.2016 GELECEK SPORLA GELECEK
-
13.07.2016 Bir Paranoyanın Günlüğünden -2
-
25.06.2016 Olamadık ! Olamıyoruz !
-
18.06.2016 Daha Hızlı, Daha Hırslı
-
16.06.2016 Genç Sultanlar
-
10.06.2016 Doğru Bildiğim Yanlışlar
-
01.06.2016 Galibiyetin Mimarları
-
31.05.2016 Genç Ama Tecrübeli
-
28.05.2016 MHP KURULTAYINA DOĞRU -1
-
26.05.2016 SESSİZ KALMA HAKKI KULLANILAMAZ !
-
18.05.2016 ÇAPRAZ ÇIKMAZLAR…
-
17.05.2016 BAŞROLDE MERAL
-
11.05.2016 Voleybolumuzun gizli satış gücü
-
03.05.2016 Hedef Turnuva Montreux
-
27.04.2016 Lafın Tamamını Diyemeyince ?
-
24.04.2016 Futbolun Utanç Gecesi! Trabzon'da neler oldu?
-
19.04.2016 Voleybolda Gölge Büyümeye Devam Ediyor!
-
13.04.2016 Son Adım, Son Düdük, Son Bayrak, Son Top…
-
12.04.2016 “Anlamıyorsun Dede!”
-
05.04.2016 BİR MAÇ HİKAYESİ… TRABZON İÇİN ÇOK ÖZEL BİR GÜNDÜ!
-
02.04.2016 ARA BİTTİ YAZMAYA DEVAM !..
-
07.03.2016 Not Defterimden 1
-
15.02.2016 Voleybolu Eleştiri - Yorum
-
08.02.2016 KOR-KU-YO-RUM !…
-
08.02.2016 BEN KİMİN TARAFINDA OLDUĞUMU BİLİYORUM, YA SİZ ?
-
08.02.2016 Bir Parça İnsaf ...
-
08.02.2016 İSMİN NE ÖNEMİ VAR
-
08.02.2016 GÖZDEN KAÇAMAYANLAR
-
08.02.2016 VOLEYBOLUN GÖZDEN KAÇAMAYANLARI
-
08.02.2016 ANKARA’DAN RİO’YA GİDERKEN
-
08.02.2016 BİTEN BİR SEÇİMİN ARDINDAN
-
08.02.2016 MAKSAT MUHABBET - VOLEYBOL YAZILARI
-
08.02.2016 FERMAN DEVLET’İNSE SEÇİM DE HALKINDIR
-
08.02.2016 YA RABB NE GÜNEŞLER BATIYOR - DAĞLICA'DAN SONRA NE OLACAK ?
-
08.02.2016 FİLLER VE ÇOCUKLAR
-
08.02.2016 BÖREK DEYİP GEÇMEYECEKMİŞİZ
-
08.02.2016 ANKARA'DA ŞAMPİYON OLMAK ZOR İKİ GÖZÜM
-
08.02.2016 ÖYLESİNE YAZILAR
-
08.02.2016 GÜL BAHÇESİ DERKEN ?
-
08.02.2016 KENDİMLE HASBİHAL / BİL(M)İYORUZ
-
08.02.2016 KORKUYORUZ
-
08.02.2016 VOLEYBOLUN FETRET DÖNEMİ
-
08.02.2016 KIRMIZI ÇİZGİLER / SEÇİMİ İSTEYEN PARAYI ÖDESİN
-
08.02.2016 SIKILMIŞ BİR SEÇMENİN NOT DEFTERİNDEN ...
-
08.02.2016 ŞAMPİYONUN ŞAMPİYONLARI
-
08.02.2016 VOLEYBOLA GÖLGE DÜŞTÜ
-
08.02.2016 ÖZ ÇERNOBİL ?
-
08.02.2016 BİR KIZ ÜÇ ERKEK YA DA ÜÇ KIZ BİR ERKEK EKSENİ!
-
08.02.2016 ÂKİLANE BİR İŞ VESSELAM / ALLAH'INI SEVEN GELSİN
-
08.02.2016 EY/ALET / AFALLADIM
-
08.02.2016 TRABZONSPOR, NEDEN BU HALDE?
-
08.02.2016 BİR GARİP ALEM / EVET PROVOKATÖRÜM
-
08.02.2016 YOLUN YARISI
-
08.02.2016 SAVAŞTIK YORULDUK, ŞİMDİ BARIŞALIM MI?
-
23.01.2016 Yanılmış Olmanın Tarifsiz Mutluluğu